18 Mart 2014 Salı

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUZ

ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ:

Türk Milleti’nin,“Çanakkale geçilmez” dedirttiği, bu vatan parçasını canı ve kanı pahasına koruduğu Çanakkale deniz ve kara savaşları, gerçekten bir kahramanlık destanıdır. I.Dünya Savaşı’nın ikinci yılında, müttefikler Çarlık Rusyası’na yardım etmek isteyen İngiltere ve Fransa, Çanakkale Boğazı’nı geçerek, Marmara’ya ve oradan Karadeniz’e geçerek, Osmanlı baskısına son vermek istiyordu. Yunanistan da bu güçlere destek vererek, ordularını İngiliz ve Fransızların emrine verdi. 5 Kasım 1914’te müttefikler Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Osmanlılar hem onlara hem de Rusya’ya savaş açtılar. Osmanlı Devleti’ni yanında görmek isteyen Almanya, bu arzusuna ulaşınca, savaş bütün hızıyla başladı.

İngiliz ve Fransız donanmasının Çanakkale’den geçeceği öğrenilmişti. Ancak Çanakkale Boğazı’nı savunan toplar eski tip toplardı. Tedbir olarak boğaz mayınlandı. Askerin moral durumunun çok iyi olması, sevinilecek en önemli özelliktir. Müttefik donanmada 18 zırhlı, 16 kruvazör ve destroyel, 6 uçaklı bir uçak gemisi ve 7 denizaltı ve bunlara ilave olarak da yüzlerce küçük çapta gemi vardı. Böyle bir donanmayı durdurabilecek bir gücün var olabileceğini hiç kimse düşünmüyordu. İngilizler 13 Aralık 1914’te “Mesudiye” adlı gemimizi demirli bulunduğu bir koyda batırdılar. 19 Şubat 1915’te kıyı setinde bulunan topçu bataryalarımız yoğun top ateşi altında kalarak etkisiz duruma getirildi. Ancak, boğaz mayınlı olduğundan daha ileri gidemediler. 1 Mart 1915’te soğanlı, Baykuş, Dardanos ve İntepe sırtları gerisinde olan bataryalarımızı topa tuttular.

17 Mart 1915’e geldiğinde, Çanakkale Boğazı’nı kesinlice geçip, Marmara’ya ulaşmak istiyorlardı. Boğazda mayın kontrolü yapıldı, aldıkları tedbirlere göre artık rahatça boğazı geçebilirlerdi.17 Mart’ı 18 Mart’a bağlayan gece, İsmail Hakkı Kaptan komutasındaki Nusret mayın gemisi, boğaz geçişini mayınla döşedi. 18 Mart 1915 sabahı, İngiliz ve Fransız gemileri kendilerinden emin bir şekilde iki sıra halinde, boğaza doğru ilerlemeye başladılar. En önde mayın tarama gemileri, arkalarında da, ağır zırhlı ve kruvazörler vardı. İngiliz ve Fransızlar, 6 büyük zırhlısını ve 1000 kadar askeri kaybederken, Türk askerlerinin kaybı 25 şehit ve 71 yaralıydı. Çanakkale’yi deniz yoluyla geçememişlerdi. İkinci bir denemenin faydasızlığını anlayıp geri döndüler.



Böyle dualarla gidildi savaşa.
Biz yediklerimizi israf ediyoruz ama onlar öyle zorlu bir ortamda yavan ekmeğe muhtaçlardı.Biz nekadar şükretsek azz.. HAKKINIZI HELAL EDİN ATALARIM...

Çanakkale'den Son Mektup

Sevgili anacığım,
Mektubumun başında,seni yüce Yaratıcı’nın selamı ile selamlıyorum.
Çanakkale’ye geleli çok vakit olmadı.Yolda gelirken hep düşündüm.Burada bunca insanın ne işi var?Ve ben daha 15’imde iken;sana,gardaşlarıma ve topraklarıma doymamışken neden buraya geliyor ve Kur’an olması gereken ellerimde,yüce Yaratıcı’nın erkeğe lutfü olan helalim olacak yarin ellerinin yerine silah tutuyorum?
Yolun ilk günleri oldukça zor geçti.Bitmek bilmeyen bir açlık ve yorgunluk duydum.Çoğu kez rüyalarıma Balkan savaşlarında cepheye koşup,daha ben daha baharımda iken bizden ayrılan şehit babam girdi.Mübarek ellerinde bir orak tutuyor ve altın sarısı buğday tarlalarında çalışıyordu.Duruyor,bana bakıyor,gülümsüyordu.Koşup yanına varacakken,tam elini tutacakken de rüyamdan uyanıyordum.
Buraya gelişimin ilk gecesi,o mübarek rüyalar görünmez oldu.Uzun vakit cephe gerisinde oyalandım.Sana bu satırları yazarken,taaruz gerçekleşiyor.Ben üçüncü sırada bulunuyorum.Biliyorum ki pek az vakit sonra,mübarek atam ile buluşacağım.
Buraya geldiğim andan itibaren,anladım ki,bu topraklar uğruna bir canımı değil bin canımı feda etsem az kalır.Şehadete susadım anacım.Az evvel bir bölük ağabeyimiz şehit oldu.Onların gözlerinde korku görmedim.Ama bu gavurlar pek korkak be anacım.Bombalar ile yıldırmaya çalışıyorlar bizi.Fakat biliyoruz ki,yüce Allah bizimle.
Bir komutanımız var.Mustafa Kemal Paşa isminde.Dün bizim taburu ziyaret etti.Derin mavi gözlerinde hüzün vardı,acı vardı da yılgınlık yoktu anam.O gittikten sonra,gözlerim dalmıştı.Babamı gördüm rüyamda anacım.Bu sefer ellerini öptüm.
Şimdi ben ona kavuşuyorum.Hiç tasalanma anacım.ben emanet aldığım canı,emanet aldığımız şanlı bayrağımız ve dinmeyecek ezanlar uğruna veriyorum.Şimdi,yolda gelirken aklımda olan kara sorular dağıldı.Hatta,daha evvelden gelseydim diye dua ettim.
Önümüzde ki askerler az evvel şehadet şerbetini içtiler anacım.Sıra bizde.İnşallah,ben inanıyorum ki bu mektup sana ulaşacaktır.
Toprak kokan ellerini hasretle öpüyorum.Bizim buluşmamız ahirettedir.Artık sizi Allah’a emanet ederken,yüce Yaratıcının selamı ile sözlerime son veriyorum.
Selamünaleyküm.
Şehit olması nasip olan oğlun...Hasan.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder